10 Haziran 2012 Pazar

bir acı daha geldi içime bir karabasan gibi. ne oluyor anlamıyorum. bu ben miyim? tanıyamıyorum. ne zaman göz kapaklarıma yorgunluk çökmüştü benim, ne zaman bakışlarım daha güvenilmezdi... Korktum insanların içinde ilk defa. Daha önce de memnun değildim fakat ilk defa korktum. çünkü insanların arasında çok kararsızdım. Nasıl davranmam gerek fikrim yoktu. Onun çaresizliği başkalarında kararsızlık haline geldi. Gece uykusuzluk, uykuda kabus. Tüm olanları unutmak istiyordum. Keşke hiç yaşamasaydımlarda dilimdeydi. Biri, bir şeyi hiç yaşamamışsa üzüntüsü geçicidir belki bir heves veya bir acaba gibidir. Fakat eğer onu yaşamışsan unutmak çok daha zor. Anılar, gündelik yaşamdan anıya dönüşmüşse zormuş. Anıları düşünürken umutlanmak, anı olanın geçmişte olduğu bilgisini hatırlayınca hayal kırıklıklarına dökülüyor. işte bu yüzden tamamen unutmayı isterdim. buna çalıştım. bastırdığımı sandım içime. onları geri çıkarıp yüzleşmeye meyilli olduğumda kırıklıklarımla örülen duvardan geçemez oldum.Kendime yabancılaşmışım. 'Bir insan sevdiği birini kaybedince,içinde kırk mum yanarmış. Öyle bir canı yanarmışki,yaşama sevincini kaybedermiş. Her geçen gün mumlardan bir tanesi sönermiş. Otuzdokuzu söner ama bir tanesi hep yanarmış içinde. Esen en küçük bir rüzgar bile o mum alevini coşturur,hareketlendirir ve insanın canını yakmaya yetermiş' diyorlar ya. o tek mum içimde söndüremeden kaldı işte. daha önce sevdiğimin elinden tutan ellerime baktım bomboştular, içime baktım acıyı duvarlar hapsetmiştiler, kalbime baktım kırıktı, gözlerime baktım güvensizdi. dudaklarıma baktım suskundu. Ne yapmalıyım? Nasıl? Bu soruların cevabı ne olursa olsun yetersizdi. Ben kendi içime yabancılaştım, işte tek bunun nedenini buldum. Çünkü ben içimde başka birini daha yaşatıyorum. Her gün büyütüyorum onu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder