23 Mart 2011 Çarşamba

siayhtı

bir kahve falından öğreniyorum hayatı. Yoğun kahverengi köpüklerin arasından güzel bir koku yükseliyor havaya. oradan okutuyorum yaşamımı. O sırada ağzımda kalmış olan kahve tozlarını sıyırıyorum gizlice.
' bir sokak ' diyor falcı. 'bir sokak görüyorum; karanlık' .
İmgeler ve simgelerden oluşan bir dil; hem bağırıyor tutsaklığına yalanın hem de çok hoş geliyor sesi, gülmeye başlıyor insanlar çaresizliklerine.Bitimsiz gülüyorlar. 'bnların hepsi yaralı' diye yatıştırıyor sesi falcı. sokakta bir şeyler yaralı. ritimsel şeyler. sokak okadar karanlık ki, gece yarısı bile korkuyor o sokaktan. Çıkmaz sokak mı? bilmiyor. bir seçim? anlamladıramıyor. Ne bu sokak ve nereden sokak? nasıl gördü? söylemiyor. Diyor ki sadece ' bu bir sokak ve yaralı bir şeyler var' Anlamıyorum.
gülüyor insanalr ; için için ağlayan söylenceler arasında.
Kahvenin dibine gelmişti sıra. en acı yerdi. en karmaşık.
Oralarda açıldı gözleri falcının. ' seni uzaklarda birisi bekliyor.'
Uzaklarda?Nerede? Rüyaların renklerle bütünleşmesi gibiydi sizin için yaşam. Renklerden doğan sürprizlere açıktınız. Benim sokağıma ise tek renk hakimdi kuşkusuz. Siyahtı. Neden siyahtı? çünkü dipsiz bir sokaktı bu. aslında her eşy netti. siyah ışıklarla dolu bir gündüz vaktiydi yaşam. Bunu anlayabilmek yeterdi belki de. o siyahın içine usulca yatan periler doldurdu etrafı. Bir çakmak yandı; siyahca. ve tüm düşler bıraktılar kendilerini ; siyaha...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder